İşten başımızı kaldıramadığımız bu gün ve gecelerde, haftasonunun değeri her zamankinden fazla. Bu hengamede, eski yılın son, yeni yılın ilk ve kıymetli haftasonlarını arkadaşlarımızla güzel sofralar paylaşarak geçirebildik, ne nimet...
sofra etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
sofra etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
19 Ocak 2013 Cumartesi
21 Ekim 2012 Pazar
Kahvaltı...
Bu kahvaltı sofrası bizim evden, bir iki ay öncesinden.
Bu ise Hamamönü'ndeki Lezzet-i Tarih'de kuruldu bu sabah.
Her iki sofrada da ben, eşim, yeğenim, abilerim.
Bu sofralara daha sık birarada oturmak kısmet oluyor bir süredir, bazen çenemiz pek düşük, bazense daha sessiziz ama işte yine de birlikte. Ve kahvaltı nasıl bir öğünse, her zaman ferah, taze, keyifli.
Nadiren tüm aile birarada olabildiğimiz bazı sabahlar(bizim evin başka şehirde yatılı okuyanı, çalışanı boldu) annem, kimseler uyanmadan kalkmış, evi pırıl pırıl ovmuş, kışsa sobayı yakmış olurdu. Annemin temizlik sortisini yeni atlatmış, buz kesene kadar havalandırılmış ev henüz ısınmamış ama soba gürül gürül, üstünde ekmek dilimleri kızarmış bile, sobanın yanıbaşında kahvaltı sofrası, yukarıdakiler kadar zengin olmasa da hepimizi doyuracak kadar bereketli.
Anılarımızda ne çok, ne güzel kahvaltı sofralarının izi var; biz, bu güzel memlekette ne ara kuşlukta tarhana çorbasından buralara vardırdık ki bu işi:).
Bu sofralara daha sık birarada oturmak kısmet oluyor bir süredir, bazen çenemiz pek düşük, bazense daha sessiziz ama işte yine de birlikte. Ve kahvaltı nasıl bir öğünse, her zaman ferah, taze, keyifli.
Nadiren tüm aile birarada olabildiğimiz bazı sabahlar(bizim evin başka şehirde yatılı okuyanı, çalışanı boldu) annem, kimseler uyanmadan kalkmış, evi pırıl pırıl ovmuş, kışsa sobayı yakmış olurdu. Annemin temizlik sortisini yeni atlatmış, buz kesene kadar havalandırılmış ev henüz ısınmamış ama soba gürül gürül, üstünde ekmek dilimleri kızarmış bile, sobanın yanıbaşında kahvaltı sofrası, yukarıdakiler kadar zengin olmasa da hepimizi doyuracak kadar bereketli.
Anılarımızda ne çok, ne güzel kahvaltı sofralarının izi var; biz, bu güzel memlekette ne ara kuşlukta tarhana çorbasından buralara vardırdık ki bu işi:).
15 Ekim 2012 Pazartesi
İçi Beni Dışı Beni Yakan Bir Şey...
Yemekle ilgili yazıların bir kısmına "...şunu sevmem, bunu sevmem..." diye başlamışlığım var. Beni içli köfte ile yanyana görseniz gülersiniz bu yazdıklarıma ki densizlik zaten, gülmek lazım. İçli köfte nerenin yemeğidir? Urfa'nın mı? Antep'in mi?Adana'nın mı? Güneyin demek yetmez mi? Güneyden değilim ben, içli köfte yoktu çocukluğumun bayram yemeklerinde, misafir sofralarında ama hayalimdir, evde içli köfteler yapayım, arkadaşlarımın kalabalık davetlerine giderken bir tencere sıcacık içli köfte bırakayım mutfak tezgahına. "Iımmm, M.'nin içli köftesi değil mi bu? Nefis, nefis" desin masadakiler, üçer beşer yesinler. Benim misafirlerimse istesinler önceden, "İçli köfte de yapacaksın değil mi?"
Çiya'nınki gibi olsun yaptığım içli köfteler, sanki yağda kızartılmamışlar, sanki çook hafif bir kuzu kıyması ile doldurulmuşlar; cevizi dişe gelsin, rengi altın sarısı olsun. Çiya Sofrası İstanbul'da, Kadıköy Balıkçılar Çarşısı'nda. Yemek dergilerinde, kitaplarda imrenerek okuduğum Musa Bey ve Zeynep Hanım'ın ellerinden çıkmış bu değerli sofraya oturmak bu sonbaharki İstanbul ziyaretimize kısmetmiş.
Biz bu aralar yemek işini abartmaktan kaçınmaya çalıştığımız, diş tedavisi nedeniyle eşimin çiğneme yetisi de bir süreliğine kullanım dışı olduğu için Çiya'daki soframız şu kadarcıktı.
Lahmacunsuz, künefesiz biraz öksüz, benim çektiğim fotoğrafla hak etmediği kadar havasız ama kendine göre de cesur: Falafel, içli köfte ve kuru dolmaya eklenen kelek yoğurtlaması ile. Kelek yoğurtlaması? Hürmetim var ama doğruya doğru, nerede başkaları, neredee içli köfte:).
Etiketler:
Çiya Sofrası,
içli köfte,
İstanbul,
sofra,
yemek
11 Ağustos 2012 Cumartesi
Sütlü Badem Çorbası ve Sütlü, Zeytinli Pide
Bu Ramazan evde birbaşımıza olduğumuz iftar sofralarında çorba ve salata ile sınırlamaya çalışıyoruz yediklerimizi. Bu sayede farklı çorbalar deneme fırsatı buluyorum; haftasonu şu tarifler yığınını temizleme işine girişmişken bulduğum sütlü badem çorbası tarifi de onlardan biri.
Daha önce denemedi iseniz, aklınızdakinden çok daha hoş bir lezzetin sizi beklediğini söyleyebilirim.
Sütlü Badem Çorbası için Malzemeler (4 kişilik)
Daha önce denemedi iseniz, aklınızdakinden çok daha hoş bir lezzetin sizi beklediğini söyleyebilirim.
Sütlü Badem Çorbası için Malzemeler (4 kişilik)
- 1 çay bardağı badem
- 2 çorba kaşığı tereyağı
- 2 çorba kaşığı un
- 1 su bardağı süt
- 3 su bardağı su
Bademleri sıcak suda 15 dakika ıslatın ve kabuklarını soyun. Unu, tereyağı ile birlikte hafif pembeleşinceye kadar kavurun. Sütü ilave edip topaklanmaması için tahta bir kaşıkla karıştırın. Suyunu ekledikten sonra kaynamaya bırakın. Bademlerin yarısını incecik kıyın ve çorba kaynarken içine katın. Piştikten sonra kalan bademleri tavada 1-2 dakika çevirip çorbaya ekleyin ve sıcak olarak servis yapın.
Vakit varsa Ramazan'da, en azından bir iki sefer evde pide yapmaya da çalışıyorum. Uzun yaz günleri, hamurla haşır neşir olmak için çok uygun. Benim bu sefer kullandığım sütlü ve zeytinli pide tarifi, klasik pide tadından farklı çöreğimsi bir lezzete dönüşüyor, hem iftar öncesi çok kısa bir sürede pişirilip sıcak sıcak sofraya konabiliyor hem de sahurda pek güzel yeniyor.
- 500 gr un (ben tam buğday unu kullandım)
- 1 tatlı kaşığı tuz
- Yarım paket instant maya
- 1+1/3 su bardağı ılık süt
- Yarım su bardağı dilimlenmiş siyah zeytin
- Yarım tatlı kaşığı kekik
Üzeri için
- 1 yumurta
- 1 çorba kaşığı yoğurt
Unu hamur yoğurma kabına eleyip ortasını havuz gibi açın. Maya, ılık süt ve tuzu ilave edip ıslakça bir hamur yoğurun. Hamuru mayalanmaya bırakın(Ben hamuru ekmek makinesinin hamur programında hazırladım, tam buğday unu kullandığım için yarım su bardağı kadar daha süt eklemem gerekti, bu miktara hamur yoğurulurken elle dokunup yumuşakça bir hamur mu diye kontrol ederek karar verdim). Mayalanan hamuru, un serpilmiş tezgahta zeytin ve kekiği de ekleyip biraz daha yoğurarak elinizle bütün bir yuvarlak şeklinde açın. Yağlanmış pişirme kabına yerleştirin. Bir kasede yumurta ve yoğurdu karıştırın. Karışımı hamurun üzerine sürün. Keskin bir bıçakla hamurun üstünü istediğiniz şekli vererek çizin. Pişirme kabındaki hamuru mayalanması için 35 dakika kadar daha ılık bir ortamda bekletin. Fırını 250 dereceye ayarlayın. Pideyi 10-15 dakika üzeri kızarıncaya kadar pişirin.
Etiketler:
çorba,
evde pide,
Ramazan,
sofra,
sütlü badem çorbası,
sütlü ve zeytinli pide
28 Temmuz 2012 Cumartesi
Bu yazı hafifleten şeyler...
Ramazan'a girmeden 2 günlük Trabzon gezisi:Turist kalabalığına, yaz ortası nemine, doğal bir kare yakalamanın o kadar da kolay olmadığı Uzungöl manzarasına, Sümela tırmanışının büyük şehir trafiği ile mücadeleye dönüşmesine rağmen.
Mıhlama, kara lahana sarması, kaygana, Nejla Hanım'ın fındıklı baklavası, laz böreği, tabii ki bol fındıklı sütlaç, boyumuzu aştığından fotoğraflık Trabzon ama yolluk mısır ekmeği(Rüştü'nün Fırını'nda kalmadığından komşu fırından).
Sevdiklerimizle paylaşılan hafif yaz sofraları : Semizotundan pirpirimler, kabaklı gözlemeler, mücverler, patlıcan salataları.
Uzak, yakın bahçelerden özenli, nefis, geçmişte bir yerlere götüren, içimi ısıtan hediyeler: gül reçelleri, dalından yeni kopmuş patlıcanlar, biberler, domatesler.
Ve eve, kendi içine döndüren, sakinleştiren, anlatan, dinleyen, başımızı okşayan yaz Ramazan'ı.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)