6 Eylül 2011 Salı

Bayram Yeri? Yok Yok, Bayram Yerleri...

Galiba Orhan Pamuk'un Cevdet Bey ve Oğulları'ındaydı bayram yemeğini mutlaka portakallı kadayıfla bitiren aile.
Benim içinse bayram, çok zamandır,
o şehir, bu köy, şu bölgeye koşturmak (akrabalarımız büyük bir hızla ülkenin dört bir yanına yayılmaktalar),
yengemin tertemiz sofrasına oturmak,
amcamda, halamda,bir başka yengede, halada,amcada yaprak sarması ve baklava ikilisini bıkmadan yemek (ki baklavanın dahi modası var bizim köyde; o sene ilk evde hangi şekilde bir baklava yediysem sonraki evlerde de o geliyor tabaklarda:) ),
çay,kahve, çay, çay, çay, vişne şurubu, kızılcık şurubu, vişne şurubu, ayran, sonra hadi baştan çay, çay, çay içmek,
birilerinden mutlaka bir toyga çorbamız da var teklifi almak,
kocaman kadınlar olsak da artık, ilk yarım saatlik resmi hatır sormaları atlatır atlatmaz kızlarla mutfak kıkırdaşmalarına dalmak,
"Aynı şehirde yaşıyoruz ama kesin önümüzdeki bayram köye gelene kadar görüşmeyi beceremeyiz yine" diye diye telefonlar vermek, telefonlar almak,
bagajın yavaş yavaş, yufkalarla, bazlamalarla, armut, domates, patlıcan, biberle, ayçiçeklerle dolması,






























kuzenlerimin, kuzinlerimin sayısını bilmediğimi, pek de bilemeyeceğimi hatırlayıp saymaktan vazgeçmek, gururla, mutlulukla izlemek onları, iyi oluşlarına sevinmek,

benzer şeyleri eşimin memleketinde yaşamak, toyga yerine topalak çorbası bu sefer:), 

gülümsemesi eksik olmayan yüzler, 
şükür ki anlatacak çok şeyi olan yaşlı akrabalar,
iyi ki bitmeyen misafirler, ikrama doymayan ev sahipleri, 
yeni bebekler, serpilen çocuklar demek.














Sonra yeni bir bayram yerinin, Altınova'nın eklenmesi demek hayatımıza. 
Bu yeni yerde, çok özlenen dost yüzlerle hasret gidermek, yine tatlı, çay, kahve, çay,pasta, çay, dalından meyveler, kahvaltıya taze pişmiş ekmekler,
mangallar, bahçeden domatesler, 
"Baba bizi Öğretmenevi'nde köfte yemeye götüürr" diye çocuk olabilmek demek yeniden. Üstelik yalnız çocuk değil, hala ve teyze iken.
Döndüğümden beri bir gülümseme yüzümde. 
Bu bayramda gördüklerim bana şükretmeyi tekrar hatırlattığı için. Şükretmek, özlemenin önüne geçebildiği ve geçmişi hüzünle değil sevgiyle anabilmeyi sağladığı için. Bayram yemeğini mutlaka portakallı kadayıfla bitiren İstanbullu ailenin de bizim de hala bayram yapabildiğimiz bir yerde yaşamakta olduğumuzu farkettirdiği için.