23 Mayıs 2012 Çarşamba

Dünyayı Güzelleştirmek...

Oturduğumuz apartmanın önünde ve arkasında birer yudum bahçemiz var.
Apartmanın ilk günlerinden beri, neler taşımadık çiçek seralarından bu yudumcuklara. Pitosporumlar, yıldız çiçekleri, kartopu, kostanalar, yatık ardıçlar, çam ağaçları, limon serviler; sarı, pembe, kırmızı güller; ipin ucunu kaçırıp bir kiraz ağacı, bodurundan da olsa.
Bizden fırsat kaldığında, Edal Abla'nın süsenleri; hiç şaşmadan, gerçekten Kasım'da açan kasımpatıları gösterdi kendini.
Sabahın beşinde uyanıp çim sulamaları, dönüm dönüm arazimiz varmış gibi bahçe aletleri dizmeyi hiiç saymıyorum.
Velhasıl, bu yudumcuk bahçelerin, Ankara'da, üç beş yılda geldiği nokta bu.
Yine de bu yazının başlığı bizim için değil elbette; arada bir hünerli elleriyle bahçeye dokunup kontrolden çıkmış sürgünleri budayan, boynu bükük gülleri ilaçlayan, mevsimlik çiçeklerle boş kalan yerleri nakışlayan Mehmet Usta için.
İnsan dünyayı nasıl güzelleştirir sorusunun cevabını Mehmet Usta daha iyi bilmiyor mu?

16 Mayıs 2012 Çarşamba

Sen Olmasaydın...


Ne gökyüzü bu kadar mavi
Ne bahar bu kadar güzel,
Ne şarkılar böylesine duygulu olurdu
Sen olmasaydın
Ne yaşamak bu kadar kolay
Ne sevmek bu kadar coşkun
Ne hürriyet böylesine anlamlı olurdu
Canım benim
Sen sen olmasaydın
Ben ben olmazdım
Sen olmasaydın
Ne gelecek bu kadar güzel
Ne geçmiş bu kadar saygın
Ne mutluluk böylesine önemli olurdu
Sen olmasaydın
Ne düşlerim bu kadar renkli
Ne evim bu kadar sıcak
Ne yüreğim böylesine sevecen olurdu
Canım benim
Sen sen olmasaydın
Ben ben olmazdım


7 Mayıs 2012 Pazartesi

Kuzukulağı Salatası

Malzemeler

  • Bir bağdan biraz az kuzukulağı
  • 2 küçük domates
  • 4-5 parça kuru domates
  • 1 küçük çay bardağı arpa şehriye
  • 3-4 adet taze soğan
  • Dilediğiniz miktarda peynir(ben keçi peyniri kullandım) ve zeytinyağı
Arpa şehriyeye üstünü üç parmak geçecek kadar sıcak su ekleyip şehriyeler çok fazla yumuşamayacak şekilde haşlayın. Şehriyeler haşlanırken kuru domatesleri ayrı bir kapta sıcak suda bekletin. Kuzukulağını güzelce yıkayın, saplarını ayıklayıp yaprak kısımlarını bırakın, iri yaprakları ikiye bölün, küçükler bütün kalsın. Büyükçe bir salata tabağında en alta kuzukulaklarını, üstüne haşlanmış şehriyelerin yarısını, doğranmış domates, kıyılmış taze soğan ve ince dilimlenmiş kuru domatesleri yerleştirin. Bunların üstüne kalan şehriyeleri, küp (ya da benim gibi üçgen prizma;) ) kesilmiş peynirleri serpiştirip zeytinyağı gezdirin.
Biraz ekmekle iki kişilik bir öğün olabilen salatanıza, zaten mayhoş bir tadı olan kuzukulakları nedeniyle ayrıca limon suyu ya da nar ekşisi gerekmiyor. Bu tür salataları her zaman ceviz, biraz kekik gibi ilavelerle zenginleştirmek mümkün ama ben çok fazla malzemenin birbirini gölgelemesinden hoşlanmadığım için bu kadarını yeterli buldum. Bırakalım, kuzu kulakları kendilerini göstersinler, değil mi ama:).

6 Mayıs 2012 Pazar

Bahar, resmi olarak geldi.

Yan apartmanın bahçesindeki sedir, müdavimlerini ağırlamaya başladı bile.
Kalecik'te bir piknik "şirinledik", babamın tavuklu saç kavurması piknik standardı olma yolunda sağlam bir adım daha attı.

AOÇ Tigem'in bahçesinde yörük sıkma ve sahanda yumurta ile yılın ilk kahvaltısını yaptık.
Evde otlu, domatesli dürümlü öğünler başladı; Kırıkkale'den soframıza düşen tekecen, yemlik ve karakavruk üstüne, Yenimahalle pazarını sarmış taze asma yaprakları, madımak, kuzukulağı(ekşikulak) ile.

1 Mayıs 2012 Salı

2 Haftasonu, 2 Şehir, Biraz Fotoğraf...


İlkbaharda yemyeşil Bursa, Çekirge'den.



Bir hafta sonra İstanbul, Emirgan Korusu.
Bursa ve İstanbul, yeşilin hiç mi hiç nazlanmadığı şehirlerden; Ankara'da bitkilerin gözünün içine bakarken biraz daha serpilsinler diye, bu şehirlerde, sanki bir ağaç gölgesinde uyuyakalsanız, uyandığınızda sizi sarıp sarmalamış bir sarmaşığın dalları arasında buluvereceksiniz kendinizi. 

Bursa, Cumalıkızık'ın ekmekleri. Söyleyebileceğim en mühim şey galiba şu, görüntünün bu masumiyetini koruması için, erkenden girmeli ve kalabalık bastırmadan çıkmalısınız bu eski Osmanlı köyünden:).

İstanbul, Sakıp Sabancı Müzesi'nden Rembrandt ve Çağdaşları sergisindeki fırıncının ekmekleri(anlaşılan o ki ben hep aynı şeylerin fotoğrafını çekiyorum:)).
Kahvaltı için çok gözde bir yer gibi görünen Emirgan'ı tatlı hatırlamak için vereceğim sır Cumalıkızık'la birebir aynı. İstanbul, insanların kahvaltıya masa boşalsın diye, bebek arabasıyla bile, kafe önlerinde sıra beklediği bir şehir. Biz ki kendimizi erkenci sanırdık, 9:00'da Emirgan Korusu'ndaki Sarı Köşk'te tek bir masa boştu. Allah'tan, Ankara'dan farklı olarak kahvaltı keyfini pek uzatmıyor kimse de bekleyenlere yer açılıyor. 
Bursa'nın sürprizi, abimle yaşıt Durak Muhallebicisi(1969)'ndeki molalar. Sade ve güzel tatlar, sakin bir arka bahçe, makul fiyatlar, mahir garsonlar. Kaymaklarını bile kendileri yapıyorlarmış.

İstanbul'un sürprizi, 1453 Panoramik Müzesi'ndeki etkileyici gökkubbenin altından geçtikten sonra bir kaç sayfasının paylaşıldığı bu çocukluk defteri ile gözgöze gelmek. Defterin sahibi, Fatih Sultan Mehmet. Çocukken imza denemesi yapmak çoook eski bir alışkanlıkmış demek.