tatlı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
tatlı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

23 Kasım 2011 Çarşamba

Mısır Çarşısı'nda...

bakına bakına dolaşan, renklerin, kokuların arasında kayıp iki "turist"tik. 
Kurukahveci Mehmet Efendi'nin önündeki uzun sıra çekti dikkatimizi, uslu uslu sıraya geçip 200 gr. kahve aldık önce, sonra onu gördük.
Soğuktu, tatlı ve çay için iyi zamandı.

Meğer Tatlıcı Safa'da tulumba yemek için her zaman iyi zamanmış.
Kalabalığa bakılırsa İstanbullular, hatta soğuktan korunmak için bir takke edinmiş şu Alman amca bile farkındaymış bunun:)

15 Ağustos 2011 Pazartesi

Şekerpare

Annemin tarif defterinde en çok yumurta, yağ, unlu parmak izi taşıyan sayfalardan biri şekerpare sayfası. Bir Ramazan öğleden sonrası, bizim telaşsız, küçük mutfağımızda da pişirildi, komşularla paylaşıldı, arkadaşlarla birlikte tadıldı bu şekerpareler.

Malzemeler

    • 1 paket margarin
    • 1 su bardağı pudra şekeri
    • 2 yumurta
    • 1 paket kabartma tozu
    • Aldığı kadar un
    • Şerbet için 4 su bardağı şeker, 3.5 su bardağı su, yarım limon
Pudra şekeri ile yumurtayı çırpın, oda sıcaklığında yumuşatılmış margarini ekleyin. Aldığı kadar unu ve kabartma tozunu ilave edip kulak memesi yumuşaklığında bir hamur hazırlayın. Ceviz büyüklüğünde kopardığınız parçalara şekil verip yağlanmış tepsiye dizin. Önceden ısıtılmış 180 derece fırında üstleri pembeleşinceye kadar pişirin. Şekerpareler çıkmaya yakın şerbet malzemelerini karıştırıp iki taşım kaynatın. Şekerpareler ve şerbet sıcakken, şerbetini dökün.

Tatlı Ramazanlar bu vesile ile.

28 Ocak 2011 Cuma

Tatlı Şeyler...

Bu kestane kabağı, yengemle amcamın elinden yetişme ve yengemin deyişiyle "Organik, Allah'ın suyundan başka bir şey yok içinde". Kestane kabak pek güzelsin ama bizim için bildiğin devsin!
Senle uğraşmak kolay iş değil, yıkanıp paklandıktan sonra güçlü kollarla dilimlenmeli, iri iri parçalanmalısın. Kabukların derin soyulmamalı, yeşil renginden izler kalmalı dilimlerde.
Yayvan bir tencereye bir kat senden, bir kat şeker, bir kat senden ve son bir kat daha şeker konulmalı akşamdan; sabaha kadar sulanmak için bırakılmalısın. Şeker miktarı konusunda çok hassassın; ölçülü tariflerde kabak/şeker için bire yarım ölçüsü önerilmiş ama öyle yapsam çok şeker şerbet bir kabak olacağını önceki bir tecrübeden biliyorum.Bu nedenle hafızamı yoklayıp ilk seferde, bizim evdeki mutfak donanımı için öyle büyüksün ki üç farklı seferde pişireceğiz seni, annemin akşamdan şekerleyip bir gece beklettiği kabak tenceresinin görüntüsünü getirmeye çalışıyorum gözümün önüne, bunu yaparken tencereyi tartıyorum da. Kabaca 2 kg kabağa 600 gr'dan birazcık fazla şeker koyuyorum. 
Sabaha kadar sulanan kabağın, ilk 5 dakikası harlı, sonrası orta ateşte olmak üzere 50 dakika kadar sürüyor pişmesi. İlkini yiyenlerden güzel haberler geliyor. İkinci ve üçüncü sefer pişenleri ucundan tadıyorum; ikinci seferde şekeri az geliyor, üçüncü seferi çok sıcakken tadıp paketlediğimden pek anlayamıyorum ama galiba onun da şekeri az. "E madem ölçtün ilk seferde şekeri, niye sonrakilere aynı ölçüyü kullanmayıp göz kararıyla denk getirmeye çalışıyorsun?" diyorsunuz, duyuyorum, "hık, mık, haklısınız"  diyebiliyorum yalnızca. "Ama, ama ben pişmiş kabağa pekmez, süt dökülüp biraz fırınlanan tarifler görmüş, onları denemeyi planlamıştım, fırsat olmadı" diye mırıldanıyorum.
Şekeri ayarlı, ayarsız, kestane kabak yolculuğunu, eşimin iş arkadaşlarıyla balık pişirme buluşmasında, üst komşularımızın çay saatinde, bizim tatlı kaçamağımızda, doğmaya hazırlanan bir küçük hanımın pıtır pıtır yeni hücreler yapmasında, abimin mutfağında, ev işlerindeki yardımcımızın akşam eve dönüş paketinde tamamlıyor. Çekirdekleri de kahve6'nın tohum bankasında;) yerini alıyor. "Allah'ın suyu" nu ne kadar içtiysen kestane kabak, bir mahalle dolusu insana yetiyorsun, beni gülümsetiyorsun:).