23 Kasım 2011 Çarşamba

Mısır Çarşısı'nda...

bakına bakına dolaşan, renklerin, kokuların arasında kayıp iki "turist"tik. 
Kurukahveci Mehmet Efendi'nin önündeki uzun sıra çekti dikkatimizi, uslu uslu sıraya geçip 200 gr. kahve aldık önce, sonra onu gördük.
Soğuktu, tatlı ve çay için iyi zamandı.

Meğer Tatlıcı Safa'da tulumba yemek için her zaman iyi zamanmış.
Kalabalığa bakılırsa İstanbullular, hatta soğuktan korunmak için bir takke edinmiş şu Alman amca bile farkındaymış bunun:)

20 Kasım 2011 Pazar

"Aşık Oldum"

diyor yeğenim bir şeyi çok beğendiğinde.

Yenikapı Mevlevihanesi'ni de görse böyle derdi muhakkak.

2007'nin UNESCO tarafından Mevlana Yılı ilan edilmesi münasebetiyle restorasyonuna başlanmış mevlevihane, neredeyse sıfırdan tekrar yapılmış. 1597 tarihli, konumu ve 77 dönümlük arazisi ile döneminin asitanelerinden biri olan mevlevihane bugün 7 dönüme yerleşmiş.
Tepeden tırnağa ahşaptan yeniden inşa edilmiş mevlevihaneyi akşam karanlığında görebildim. Türkiye'nin en büyük ahşap kubbesi olan ve restorasyon sırasında iki kez yıkılıp tekrar yapılmak zorunda kalınan(ne emek!) semahane kubbesinin altında bir sema törenine katılma şansım da oldu. 
Müzik biraz yavaşladığında, semazenlerin ahşap döşeme üstünde dönüş seslerini duyacak kadar sakin bir akşamdı. "Dinle neyden..." diye ufak ufak anlatmaya başlamış Emin Işık Hoca'yı yakından dinleyebildiğimiz bu aydınlık akşamda, aşık olmaktan öte bir seçenek de yoktu.

17 Kasım 2011 Perşembe

Kitap Mevsiminde...

Bir haftalık tatili, İstanbul Kitap Fuarı ile aynı vakte denk getirebilince,
İstiklal'e beş dakikalık mesafede, mini mutfaklı, tıkır tıkır çay kaynatabileceğiniz bir otel odası bulunca,
dışarıda durmadan çisil çisil yağan yağmura, hafif bir soğuk algınlığı eşlik edince,
akşamları, odada, mandalinaların, Hacı Bekir akidelerinin ve kendinizin bile şaştığı bir kitap çeşitliğinin ortasında oturup, bir yudum çay, iki dilim mandalina, bir cevizli lokum, iki güllü akide diye diye sayfalar arasında kaybolunur. 
Kitap Fuarı'ndan taşınmış torbalara İstiklal'deki kitapçılardan, Aslıhan Pasajı'ndaki sahaflardan alınmış ganimetler de eklenir. 
Tamam, Cin Ali Kır Gezisi'nde hep aklın bir köşesindedir, eski baskısı bulunamamış da olsa, sınırlı sayıdaki yeni baskılardan birine karşı konulamamış olması yine de izah edilebilir. Edilebilir de, şu Dilaver Harman Yerinde neyin nesidir? Fazlaca lokum, soğuk algınlığı ve yağmurun yan etkisi mi?

9 Kasım 2011 Çarşamba

Başka Kitap, Aynı His...

"Uzun zamandır bu kadar bitmesini hiç istemediğim bir kitap olmamıştı. İlk gün bitirebilirdim ve sonuna kadar okumak kadar hiçbir şey de cazip gelmiyordu aslında; ama kıyamadım ve günlere bölüştürdüm. Hala bitirmiş değilim kitabı. Dün okumadım. Elimde çok değerli bir şey olduğunun farkındayım ve onu elimden geldiğince idareli kullanmaya çalışıyorum, kitaptan öğrendiğim gibi." demiş Emre Özgüder, Marie Helen Haushofer'in Duvar'ından bahsederken.
Daniel Pennac'ın Okul Sıkıntısı ve ben de, Emre Özgüder ve Duvar gibiyiz bugünlerde. Bir Fransıza hayran olmama ramak kalmış gibi hissediyorum.