27 Haziran 2011 Pazartesi

Divriği, Kemaliye(Eğin)

UNESCO'nun 1985 yılında yaratıcı insan dehasının ürünü olması ve  insanlık tarihinin bir veya birden fazla anlamlı dönemini temsil eden yapı tipinin ya da mimari veya teknolojik peyzaj topluluğunun değerli bir örneğini sunması  kriterlerine uygun bularak Dünya Kültür Mirası Listesi'ne aldığı bir eser için her tarih meraklısı yola düşmeyi göze alır. Biz de öyle yaptık. Sabah Sivas'tan arabayla yola çıkıp, yol üstünde pek uygun bir mola yeri olmadığı bilgisiyle girdiğimiz Ulaş'ta 10 tl'ye iki kişi, yediğimiz en leziz pidelerden biri ile karnımızı doyurduktan sonra hem de. 
Divriği bugün, yeşillikler içinde küçük bir şehir ama XIII.-XIV. yüzyıllarda Mengücekoğulları Beyliği'nin en önemli merkezi olmuş. Bu beyliğin tarihteki varlığı 200 yıl kadar sürmüş ve Selçuklulara bağlı bir beylik olarak dönemlerindeki siyasi çekişmelerden, savaşlardan uzak kalan Mengücekoğulları deyim yerindeyse enerjilerini birbirinden güzel eserlerin yapımına harcamışlar. Bu eserlerden en etkileyicisi, UNESCO'nun da hakkını verdiği Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası. 
 Eserin  camii kısmı Mengücek Beyi Ahmet Şah, darüşşifa kısmı ise eşi Turan Melek tarafından yaptırılmış. UNESCO'nun sitesinde tam karşılığını bulamadım ama bu yönüyle de eserin XIII. yüzyılda kadın-erkek eşitliğinin bir göstergesi olarak kabul edildiği söyleniyor. Bu arada darüşşifa bir nevi konukevi: Bu eve gezgin hekimler uğrar, hastaları muayene ederlermiş. Başmimarın Ahlat'lı Hürremşah olduğu eserin yapımında altı sanatçının çalıştığı tespit edilmiş. Bu sanatçılar eserin özellikle kapıları üzerinde öyle ince işlemeler yapmışlar ki kapılardan birine uzmanlar "Tekstil Kapı" adını vermişler.Türklerin anayurtlarından getirdikleri kültürü yavaş yavaş İslamiyet'le yoğurduğu hissi veren motifler çok çeşitli: Bitkisel motifler, hayvansal motifler, geometrik desenler, kuşlar, hatta saç örgülü bir kadın başı ve karşısında bir erkek başı kabartması(Tahmin edebileceğiniz üzere pek çok motif sapasağlamken bu kabartmalar değil).
Şehre hakim bir noktadaki darüşşifanın etrafında döne döne dolaşıyoruz. Nihayet oradan ayrılabildiğimizde Divriği'de peşine düşmek istediğim şeylerden biri de Evliya Çelebi'nin "Rum- Arap ve Acem ülkelerinde bu Divriği’deki kediler kadar nazlı sevimli, avcı, edepli kedi bulunmaz. Gerçi Mısır elvahının, Trabzon’un ve Sinop şehirlerinin kedileri de meşhurdur amma bu Divriği’de yağlı, iri, samur gibi parlak postlu renkli kediler yetişir. Hatta Acem(İran) ülkesinde Erdebil vilayetine hediye götürülerek orda tellallar kafes içinde başlarında gezdirip büyük pazar yerlerinde ve bedestanda “bir tomuş, iki tomuş diye satarlar." diye anlattığı Divriği kedileriyken iş yerinden gelen bir telefonla gerçek dünyaya dönüp, telefonu kapattığımda kendimi arabada, Kemaliye(Eğin) yolunda bulduğumdan bu şimdilik bir hayal olarak kalıyor. Zaten bu "tomuş"ları görsem tanıyabilecek miyim orası da belirsiz, yakından bildiğim tüm kediler tekir:).
Kemaliye yolu oldukça yorucu. Biz geçerken, dar olan yolun genişletilmesi için öyle bir çalışma yapılıyordu ki zaman zaman "Yol nerede?" diye tartışıp karar vererek ilerledik. Kemaliye, Fırat kıyısında dik sayılabilecek bir yamaç boyunca yerleşmiş, pek tenha, böyle bir coğrafyada bulunca "Neden burada?" diye şaşıracağınız türden bir masal kasabası.
 Zengin meyve ağaçlarıyla dolu bahçeler (dut her yerde), evlerin arasından akan derecikler, minik şelaleler, restore edilmiş konaklar arasından gece gökyüzündeki tüm yıldızları görebildiğiniz bir vaha. Bozkurt Restaurant'ın leziz ev yemekleri, kahvaltıda taze peynirler, fotoğrafını çekmediğim için sonradan hayıflandığım Kemaliye ekmeği, "Bu akşam yapacak pek bir şey yok, yalnız düğün var, sizi kına gecesine göndereyim mi?" diyen Bozkurt Otel'in sahiplerinden Şükrü Bey'in sıcak ev sahipliği de cabası.
Raftinge elverişliliği nedeniyle dışarıdan misafir ağırlamaya alışkın Kemaliye, geçmiş değerleri korumak ve herkesle paylaşmak konusunda da titiz. Demircioğlu ailesinin altı kuşaktır yaptığı kapı tokmakları buna örnek. 
El emeği göz nuru bu tokmaklardan satın alabiliyor, hatta beğendiğiniz bir modeli web sitelerinden sipariş de verebiliyorsunuz. Mustafa Bey, ikram ettiği çay eşliğinde küçük bir tokmağın üç günde yapıldığını, bu emeğe karşılık kıymeti bilinmeyen tokmakları yıkıntılar arasından topladığını anlatıyor. Biz de kendimize bir tokmak beğeniyor, dut pekmezlerini, dut kurularını da sırtlanıp Belediye Çay Bahçesi'nde yeni işe başlamış "İlk size kahve yapıyorum, olmuş mu?" diyen, orta kahveyi pek kimsenin tutturamadığı kadar iyi tutturan sevimli garson kızın elinden sabah kahvemizi de içerek erkenden dönüş yoluna düşüyoruz.

1 yorum:

  1. Paylaşımlarınız için teşekkür ederiz Fujitsu servis olarak başarılar dileriz.

    YanıtlaSil