1 Ocak 2011 Cumartesi

2011'e Geri Sayım

Sweet Paul'ün her Noel tatilinden önce başlattığı bir "tatile geri sayım(İng. Holiday countdown)" aktivitesi var, her yıl sonuna doğru merakla izlediğim (bu ara başlıkta kullandığı köpekçik bu merakın dışında, yakışıyor mu Sweet Paul sana? Cık cık...). 2011'e doğru geri sayarken ben
  • Emre Özgüder'i dinlemeyip en az üç kırmızı renkli şey aldım, oysa bütün yıl her yazdığına "evet,eveet!" diyerek onay vermiştim;
  • Pelin'i dinleyip körili nohut, Hatice'yi dinleyip mantarlı-patatesli börek, artık yazmasa da Pınar'ı dinleyip aşure yaptım;
  • Harvard Business Review'in yıl sonu mesajlarına candan kulak kabartmaya devam ettim;
  • Her yıl yenisini gerektirecek kadar büyüyebilen e-posta kutumu elden geçirdim;
  • Kendime çok söz vermedim (tamam, belki bir kaç tane);
  • Ne çok film izlediğimi, ne az iz bıraktıklarını düşündüm; fantastik filmlere verdiğim değer bu şekilde artmaya devam ederse kendimi ejderha lordu zannetmeye başlayabileceğimi farkettim, mahmuzlarımı gizledim;
  • Az kitap okumadım; mimarlık kitaplarına daha çok yer açarken kitaplığımızda, bugünün bilim adamlarının abuk subuk konularda yazdığı muhteşem kitaplarla da tanıştım, serçelerin neden flört ettiğini, virüslerin sinir sistemine neden sataştığını öğrendim; ben şempanzelerin evrimi ve Selçuklu kervansarayları üzerine bilgi biriktirirken yeğenim 13 yaşında ilk Tolstoy kitabını okuyup üstüne panosuna bir de Tolstoy resmi yaparak bana fena gol atmış gibi geldi(Tolstoy'u pek sevemedi, gol üstüne gol yemekten bu sayede kurtuldum);
  • Her biri aşırı tüketime maruz birer başlığa dönüştürülen "yemek"ten, "gezmek"ten ve "satın almak"tan biraz daha soğudum, sonra ısındım, sonra tekrar soğudum, ısındım. Üstüne Cenk'in bu yazısı'nı okudum, hala şişirilmeden, basit ama değerli kalabilen şeyler var diye mutlu oldum;
  • Neredeyse hiç denilecek kadar müzik dinledim; bu hiçlikte yeni bir türle tanıştım ve döne döne dinleyecek kadar sevdim;
  • Çok az spor yaptım; hem spor yapan hem kitap okuyan bir insan olunamayacağına karar veresim vardı ama acele etmedim, hayatın bu kısmını bir süre daha belirsiz kalacaklar kutusuna koydum;
  • Kafam biraz daha karıştı, biraz daha netleşti; Aristo'nun "we are what we repeatedly do" su aklımda döner durur oldu (Tek bir Türkçe sitede iyi bir çeviri bulamadım bu söz için; iş yerinde çevirmenlik yapan bir arkadaştan rica ettim:"Hep ne napıyorsak oyuz" dedi; aklımda İngilizcesiyle birlikte Türkçesi de dönmeye devam etti;
  • Vücut saatim şaşmadı; düşünce hareketten önde gitti; bu geri sayım yazısını ancak yılın ilk günü, Viyana Flarmoni Orkestrası'nın televizyonda canlı verilen yeni yıl konserini göz ucuyla takip ederken (gerçekten pek müzik dinlemiyorum) ve sevgili eşimin elinden Türk kahvesi içerken bitirebildim. Yine yazmak istediğim çok şey kaldı, kendime "kısa konuş" diye 2011'in ilk fırçasını attım. Tantinoni'nin bu seneki Noel Baba ve geyiğini o kadar sevdim ki onlarsız bir yeni yıl yazısı düşünemedim-aşağıdalar- ; yeni yıla da yine ben olarak girdim:)



    3 yorum:

    1. Ben pek az okudum bu sene. Az da Türk kahvesi içtim (ama ben de kocamın elinden tercih ediyorum, o daha güzel yapıyor nedense). Mutlu seneler, 2011'de benim elimden bolca Türk kahvesi içmeni diliyorum.

      YanıtlaSil
    2. ona göre de ben daha güzel çay yapıyorum, bence mesele karşıdan her şeyin biraz daha güzel görünüyor olması;)
      sen yaparsın da içmez miyim?

      YanıtlaSil