11 Temmuz 2010 Pazar

Devam:Zaman yönetilebilir mi?


Şurada giriş yaptığım, zaman yönetimi konusunda Covey'in  benim de yürüdüğüm yolları betimlediği zaman yönetiminin "üç kuşağı" üstünde durmaya değer. 
  • Birinci Kuşak: Bu kuşaktaysanız, yapılacak işler listesini yanınızda taşır ve yapacağınız işleri unutmamak için bakarsınız.Günün sonunda, amaçladığınız işlerin çoğunu bitirmiş ve listeden silmiş olmayı umarsınız(eee? demeye başlıyorsunuz bir süre sonra).
  • İkinci Kuşak: Bu kuşaktaysanız, randevular verir, taahhütlerinizi kaydeder, bir işin bitmiş olması gereken son tarihleri tanımlar, toplantıların yapılacağı yerleri not edersiniz(eeee? nin üstüne pıtır pıtır geçen zamanın ardından bakakalma hissi).
  • Üçüncü Kuşak: Bu kuşaktaysanız, herhalde değerlerinizi ve önceliklerinizi berraklaştırmak için biraz zaman harcamış, kendinize "Ne istiyorum?" diye sormuş, uzun, orta ve kısa vadeli hedeflerinizi belirlemişsinizdir.Etkinliklerinizi günlük olarak öncelik sırasına dizersiniz(Ne istediğinizi unutmuş olabiliyorsunuz, istediğinizi sandığınız şeyler gerçekten önem verdiğiniz şeyler mi yoksa hayatın getirdikleri mi birbirine karışmış oluyor. Bu berraklaştırma işi emek istiyor, yetişilmesi gereken şeyler "acil görünmeyen" bu emek işini, hep öteliyor).
Bu kuşaklardaki deneyimler, "daha az zamanda daha çok iş bitiriyorum" seviyesine gelmenize ve verimlilik anlamında önemli artılar kazanmanıza yardım etse de verimlilikle etkililik aynı şey olmayabiliyor. Daha çok işi daha hızlı yapmak, doğru olanı yapmanın yerini tutamıyor. Covey, yukarıdaki yöntemlerin, bize bir saat verdiğini ama aslında ne yapmak istediğimizi gösterecek bir pusulamız olmadan bu saatin tek başına mekanik bir beceri olmaktan öteye gidemediğini söylüyor, "işte bu" dedirtiyor. Zaman yönetiminde dördüncü kuşağa geçmek için insanın dört temel ihtiyacına cevap verecek kendi iç pusulasını bulması gerekli. Hadi iyisiniz, işte size karşılanmazsa boşluk ve eksiklik hissiyle kendini belli edecek dört temel ihtiyacınız:)
  1. Yaşamak:Gıda, giyim, barınak, ekonomik refah, sağlık gibi şeylere duyulan fiziksel ihtiyaçlar
  2. Sevmek: Diğer insanlarla bağ kurmak, ait olmak, sevmek ve sevilmek için duyulan toplumsal ihtiyaçlar
  3. Öğrenmek: Gelişmek ve büyümek için duyulan zihinsel ihtiyaçlar
  4. Ardında bir miras bırakmak: Anlam, amaç, iç tutarlılık ve katkı anlayışına sahip olmak için duyulan ruhsal ihtiyaçlar
Bu ihtiyaçları ayrı bölümler olarak görür, bunlar arasındaki dengeyi bir alandan ötekine, her birinde düzenli zaman geçirebilecek kadar hızlı koşmak olarak düşünürsek yine hata ederiz diyor Covey ve ancak bu dört ihtiyacın birbiriyle kesiştği merkezde gerçek iç dengeyi ve derin tatmin duygusunu bulacağımızı vurguluyor. 
Bu dengeyi bulmak için yola çıkmak ve saate bakmaktan nerede olduğunu bile unuttuğunuz pusulanızı yeniden bulmak üzere bir arayışta Covey'in Önemli İşlere Öncelik kitabının size de söyleyeceği şeyler olabilir belki, bana söylediklerini burada özetlemeye gayret ettim.

4 Temmuz 2010 Pazar

Zaman yönetilebilir mi?

Dünyanın en mühim işlerinden birini yapmıyor, en hareketli hayatlarından birini yaşamıyorum. Yetişemediğim, yetişmemin çok elzem olduğu pek bir şey yok aslında.
Hal böyleyken verimlilik konusundaki uslanmaz arayışımın kökeninde bugünü değil, annemin çocukken biraz mayıştığımızda ittire kaktıra bize bir iş güç bulan, her daim yapılacak bir şeyler olması gerektiğini beynimize kazıyan tavırlarının olduğunu düşünmek yanlış olmaz herhalde.  Benim bu "vız vız aaarııı" mirasıyla ne yapacağımı bilememem, habire optimize ettiğim işlerden ortaya çıkan zaman neye harcanacak  kestirememem en temel problemlerimden biri şu anda(Ne o, 24 saat yetmiyor yazısı mı bekleniyordu yoksaa:) )?
Beni problemimle başbaşa bırakıp -milyonlarca insanın girip çıktığı bloggerda beni yalnız bırakın tribi de iyiymiş- verimlilik mevzuuna dönersek, bu yazıyı yeni bitirdiğim bir Stephen Covey kitabına borçlu olduğumuzu söyleyebilirim.
Kitaplığım şöyle bir yoklandığında, ilk zaman yönetimi kitabını üniversite birinci sınıfta aldığım görülüyor. Demek ki o vakte kadar annemin "Ne oturuyosun?Kalk bakiim, xyz yap" ları yeterli eğitimi sağlıyormuş. Alan Lakein'in Zaman Hayattır'ını almış, altını çize çize de okumuşum. Yıllardır günlük iş listelerinin yanına koyduğum A,B,C'leri Alan'dan kapmışım.
Arada bu konu üstüne pek çok kitap daha okuduğumu, hiç birinin Alan kadar kalıcı bir etki bırakmadığını hatırlıyorum. Geçen zamanda verimliliğe değil ama metodolojilere inancım biraz zayıflamış, "herkesin kendi yolu olmalı" diye bir fikir geliştirmiş ama o yolu henüz bulamamışım. Tekmili Batılı yazarların elinden çıkma kişisel gelişim ve verimlilik kitaplarının sık sık saldırganlaşabilen "tuttuğunu kopar" üslubunu Doğu'nun hayatı daha derinden algılamaya yönelik yanıyla örtüştürmeye kendi bilgim ve gücüm yetmeyince bu kitaplara biraz şüpheyle bakmışım ama MBA kapsamında SUNY'den aldığım etkileyici yönetim derslerinde ek kaynak olarak önerilen kişisel gelişim kitaplarına, parmak ısırtan CV'lere sahip yazarlarına, kitapların arkasındaki uzun soluklu bilimsel araştırmalara bakınca inancım kısmen geri gelmiş. Tüm meşhurluğuna rağmen(evet, meşhur kitaplara biraz gıcığım; evet, çok şey kaçırtıyor olabilir bu durum bana; evet, kendi kendime konuşuyorum) Önemli İşlere Öncelik'e elimin gitmesi de bu inanç sayesinde olmuş .
Covey Harvard MBA'li, bir gerçek, dört fahri doktoralı, kariyerinin büyük bölümünü Brigham Young Üniversitesi'nde örgütsel davranış dersleri veren bir profesör olarak sürdürmüş bir isim. İşleri önceliklendirmek konusunda ilk yüzünüze çaptığı şey aşağıdaki zaman yönetimi tablosu:
Bu tabloda, II. Kare "Kalite Karesi" olarak tanımlanıyor ve bu kareyi ihmal etmenin I. Kare'yi besleyip genişleterek, tüm zamanlarını aciliyet bağımlılığı ile harcayanlar için stres ve tükenme yarattığı söyleniyor. III. Kare, I. Kare'nin hayaleti, "Yanıltma Karesi". Acil durumların tozu dumanı, önem yanılsaması yaratıyor, aslında başkaları için öncelikli olan işlerle kendimizi I. Kare'de sanmamıza neden oluyor. IV. Kare ise "İsraf Karesi", adı üstünde burada hiç zaman harcamamak gerekiyor.

Covey notlarına devam edeceğim ama şimdilik yukarıdaki tablo ile noktalasam bu uzun yazıyı iyi olacak:) Bu tablo, zamanı nasıl geçirdiğinize bakmanın bir yolu, bence fena bir yol da değil. Dünya, zamanın yetmediğinden dert yanan insan kız ve oğullarıyla dolu dolu olmasına da "zamanı kullanım şeklinizi, yani yaptıklarınızı değiştirmeden sonuçların değişmesini beklemek" de biraz şaşkınlık, değil mi? Delilik için yapılan tanımlardan biri, "aynı şeyleri yapmaya devam edip, değişik sonuçlar beklemek"miş. Bu minvalde, aklınızı başınıza toplayın:) vee zaman yönetimini dert edinin. 
Başlıktaki soru mu? Bu zaman, niye verildi sizce?