4 Temmuz 2010 Pazar

Zaman yönetilebilir mi?

Dünyanın en mühim işlerinden birini yapmıyor, en hareketli hayatlarından birini yaşamıyorum. Yetişemediğim, yetişmemin çok elzem olduğu pek bir şey yok aslında.
Hal böyleyken verimlilik konusundaki uslanmaz arayışımın kökeninde bugünü değil, annemin çocukken biraz mayıştığımızda ittire kaktıra bize bir iş güç bulan, her daim yapılacak bir şeyler olması gerektiğini beynimize kazıyan tavırlarının olduğunu düşünmek yanlış olmaz herhalde.  Benim bu "vız vız aaarııı" mirasıyla ne yapacağımı bilememem, habire optimize ettiğim işlerden ortaya çıkan zaman neye harcanacak  kestirememem en temel problemlerimden biri şu anda(Ne o, 24 saat yetmiyor yazısı mı bekleniyordu yoksaa:) )?
Beni problemimle başbaşa bırakıp -milyonlarca insanın girip çıktığı bloggerda beni yalnız bırakın tribi de iyiymiş- verimlilik mevzuuna dönersek, bu yazıyı yeni bitirdiğim bir Stephen Covey kitabına borçlu olduğumuzu söyleyebilirim.
Kitaplığım şöyle bir yoklandığında, ilk zaman yönetimi kitabını üniversite birinci sınıfta aldığım görülüyor. Demek ki o vakte kadar annemin "Ne oturuyosun?Kalk bakiim, xyz yap" ları yeterli eğitimi sağlıyormuş. Alan Lakein'in Zaman Hayattır'ını almış, altını çize çize de okumuşum. Yıllardır günlük iş listelerinin yanına koyduğum A,B,C'leri Alan'dan kapmışım.
Arada bu konu üstüne pek çok kitap daha okuduğumu, hiç birinin Alan kadar kalıcı bir etki bırakmadığını hatırlıyorum. Geçen zamanda verimliliğe değil ama metodolojilere inancım biraz zayıflamış, "herkesin kendi yolu olmalı" diye bir fikir geliştirmiş ama o yolu henüz bulamamışım. Tekmili Batılı yazarların elinden çıkma kişisel gelişim ve verimlilik kitaplarının sık sık saldırganlaşabilen "tuttuğunu kopar" üslubunu Doğu'nun hayatı daha derinden algılamaya yönelik yanıyla örtüştürmeye kendi bilgim ve gücüm yetmeyince bu kitaplara biraz şüpheyle bakmışım ama MBA kapsamında SUNY'den aldığım etkileyici yönetim derslerinde ek kaynak olarak önerilen kişisel gelişim kitaplarına, parmak ısırtan CV'lere sahip yazarlarına, kitapların arkasındaki uzun soluklu bilimsel araştırmalara bakınca inancım kısmen geri gelmiş. Tüm meşhurluğuna rağmen(evet, meşhur kitaplara biraz gıcığım; evet, çok şey kaçırtıyor olabilir bu durum bana; evet, kendi kendime konuşuyorum) Önemli İşlere Öncelik'e elimin gitmesi de bu inanç sayesinde olmuş .
Covey Harvard MBA'li, bir gerçek, dört fahri doktoralı, kariyerinin büyük bölümünü Brigham Young Üniversitesi'nde örgütsel davranış dersleri veren bir profesör olarak sürdürmüş bir isim. İşleri önceliklendirmek konusunda ilk yüzünüze çaptığı şey aşağıdaki zaman yönetimi tablosu:
Bu tabloda, II. Kare "Kalite Karesi" olarak tanımlanıyor ve bu kareyi ihmal etmenin I. Kare'yi besleyip genişleterek, tüm zamanlarını aciliyet bağımlılığı ile harcayanlar için stres ve tükenme yarattığı söyleniyor. III. Kare, I. Kare'nin hayaleti, "Yanıltma Karesi". Acil durumların tozu dumanı, önem yanılsaması yaratıyor, aslında başkaları için öncelikli olan işlerle kendimizi I. Kare'de sanmamıza neden oluyor. IV. Kare ise "İsraf Karesi", adı üstünde burada hiç zaman harcamamak gerekiyor.

Covey notlarına devam edeceğim ama şimdilik yukarıdaki tablo ile noktalasam bu uzun yazıyı iyi olacak:) Bu tablo, zamanı nasıl geçirdiğinize bakmanın bir yolu, bence fena bir yol da değil. Dünya, zamanın yetmediğinden dert yanan insan kız ve oğullarıyla dolu dolu olmasına da "zamanı kullanım şeklinizi, yani yaptıklarınızı değiştirmeden sonuçların değişmesini beklemek" de biraz şaşkınlık, değil mi? Delilik için yapılan tanımlardan biri, "aynı şeyleri yapmaya devam edip, değişik sonuçlar beklemek"miş. Bu minvalde, aklınızı başınıza toplayın:) vee zaman yönetimini dert edinin. 
Başlıktaki soru mu? Bu zaman, niye verildi sizce?




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder