11 Ekim 2010 Pazartesi

Sınır Tanımayan Kelimeler


"Sınır tanımayan kelimeler" ile ilk kez Metro Gastro'nun Temmuz-Ağustos 2010 sayısında karşılaştım, domatesin böyle bir kelime olduğunu, pek çok farklı dilde benzer şekilde adlandırıldığını ve bu adın Aztekler'in tomatl sözcüğünden geldiğini aktaran Miss Amerika: Domates dosyasını okurken.
Galiba en çok sevdiğim yemeklerden biri menemen, bu listenin yeni adayları ise bol domates soslu yeşil biber, domates sosunda közlenmiş patlıcan. Bu yaz domatesler mi her zamankinden daha güzeldi bilemiyorum ama yaz boyu lüp lüp domates yeyip durduğum yetmedi, Cenk'in geçen yıl deneyip sevdiğim domates sosundan da daha fazla yaptım.
Pazarda tezgahına dadandığımız, domateslerinin Eskişehir Sarıcakaya'dan olduğunu söyleyen ve onlarla pek övünen, e haklı da çıkan pazarcı beyin (artık pazarcı amca diyemeyecek yaştayım sanırım :) ) domatesleri Cenk'in harika tarifiyle birleştiler, bu kış bize ara ara menemen, bolca sebze eşlikçisi, bazen de makarna sosu olmak üzere dolapta yerlerini aldılar. 
Bu basit kış hazırlığı şimdilik bizim evin küçük mutfağında, ilerisi içinse bir rüyam var. Güneşli bir sonbahar günü, bereketli bir bahçede, arkamızda hasından bir köy evi, büyük bir ağacın altına kurulmuş bir masada, sevdiğim kadınlarla oturmuşuz. Salçalar, soslar kaynatıyor, sebzeler kurutuyor, taş bir fırında sebzeli pizzalar, börekler pişiriyor, kahveler, çaylar içiyoruz.
Salça ocakta fıkır fıkır...
Patlıcanlı sos fıkır fıkır...
Kuşburnu şurubu, erik marmeladı fıkır fıkır... 
Gün batarken pırıl pırıl kavanozlara dolacak ve pek çok evi yuva yapacaklar kış boyu. 
Rüyam şimdi aklımın ocağında fıkır fıkır... 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder