31 Mart 2011 Perşembe

Ben Geldim...

35 yıl önce, bir Mart ayının sonunda geldim.
Ağaçlar pıtır pıtır yaprak verirken.
Köklere su yürümüşken.
Toprak tam ısınmamışken, güneş belki nazlanırken, geldim.
Büyüdüm, ara ara, her yıl değil, bir kaç yılda bir, büyüdüm. En son 26 yaşındayken hatta, kocaman bir kız oldum.
Kızları sevdim büyüdükçe, kızlardan arkadaş, teyze, kardeş, dost edindim. Zaman geçti, kızları kaybettim, yerine yenilerini koymak mümkün olmadı. Kalanların yarasına merhem olamadım bazen, yanlarından geçip gittim.
Belki bu yüzden, bu günlerde, kızlar üzerine okuduğum her şey dokunuyor her zamankinden biraz fazla. Belki 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nü de tutup bu aya koyduklarından, belki masmavi gözlü anneannem,"kız babaanne"si İfakat'in bu ayda gittiğinden, her gelişim bana onun gidişini ve sonrakileri hatırlattığından belki. Ece Temelkuran "...genç kadınlar kendilerinden yaşlı kadınlarla konuşmalılar. Ama iyi yaşlanmış kadınlar bulmalılar. Annesinin lafından çıkmamış kadınları değil, bütün sözlerden çıkmış, sözler vermiş, tutamamış, sözlerini tuttuğu için ağlamış, ülkelere gitmiş gelmiş, adamlar terk etmiş, terk edilmiş, sonunda en çok gülmeyi ve umursamamayı öğrenmiş kadınları bulmalılar. Genç kadınlar kendilerine kılavuzlar seçmeliler. O kadınlarda uyutulan bilgileri uyandırmalılar. Ama iyi yaşlanmış, maceralarda eskimiş kadınlardan bahsediyoruz burada; kitabına göre yaşamışlardan mümkün mertebe uzak kalmalılar. Genç kadınlar hâlâ şarap içebilen, vişneyle votkayı karıştırıp içki yapmasını bilen kadınlara gitmeliler. Sorularını onlara, kitaplardan bile çok onlara, sormalılar. İnsan kendine ihanet ederek öğrenir ihanet etmemesi gereken tek kişinin kendi olduğunu. Belleri, boyunları, karınları ağrıyan, sabahları yorgun kalkan genç kadınlar, mutlaka bir süre önce kendilerine büyük bir ihanet ettiler. Şimdi onun bedelini öğrenmekteler. Yaşadıkları ardında uzun bir deniz gibi serili duran yaşlı kadınlar o denize bakıp, oradan bir taş çıkarıp, eskide, derinde kalmışlardan söyleyeceklerdir onlara neyin ne olduğunu. Kitaplar yapamaz bunu. Yaşlı kadınlar bunu bilirler. Yaşlı kadınlar hayatın büyücüsüdür. " dediğinden ve ben bu satırlara en savunmasız olduğum ayda denk geldiğimden belki. Bu yazı kızı olanlar için çok güzel bir yazı olduğundan belki. 
"Çilek kız" doğum günü pastamdan kalanları yiyorum, pasta sevmeyen ben, doğum günü pastasının asıl büyükler için olduğunu, kızların bazen daha, biraz daha tatlı yemesinin gerekebileceğini şimdi daha iyi anlıyorum. Biraz daha pasta ve sonra yine gülümseyerek şöyle diyebileceğim:"Heeyy, ben geldimm".