18 Aralık 2010 Cumartesi

Dört Gezgin Ceviz

Sürekli yenilenen sağlıklı beslenme kurallarıyla ilgili beni en çok yıpratanlardan biri cevizin kabuklu alınıp saklanmasına yönelik tavsiyeler. Sırf bu yüzden ceviz tüketim oranım yarı yarıya azaldı ama  cevizi çıttak çıttak kırıp kullanmanın güzel yanlarını da yeniden hatırladım. Yığım yığım cevizleri kilerde depolamak, arada aşağı inip bir torba dolusu cevizle salona çıkmak, bir sana, bir bana, bir kavanoza yaparak torbanın dibini bulmak hem zevkli hem de her kırılan kabuk içindeki hakkında yeniden düşünme fırsatı veriyor. Bakalım bu nasıl çıkacak, bu tür cevizlerin çoğu neden buruşuk, neden kendi alıp kuruttuklarımız böyle koyu renkli de Tire'den gelenler ak pak diye diye kırılıyor cevizler.
Farkettiniz, bizim eve bu yıl henüz tam kurumamışken AOÇ-Tivmaş'tan aldıklarımız, Çeşme'de yol üstündeki pazarın sürprizi Tire yayla cevizleri, Kalecik'ten ve Gürün'den çok kıymetli hediye cevizler derken torba torba ceviz geldi.


Yetmedi, belki de bu "kabuklu al kabuklu" akımı yüzünden kuruyemişçilerin önlerinde sıra sıra dizilmiş ceviz çuvallarına da gözüm daha sık kayar oldu. Bu çuvallardan birinin üstünden başımı içeri uzatıp "Cevizler nereden?" sorusuna "Özbekistan'dan" cevabını alıp kendimce bir "Çin malı" durumuyla karşı karşıya kaldığımı sandıktan bir kaç gün sonra ceviz - Özbekistan ilişkisini araştırırken burnumu sürten şu satırlarla karşılaştım :"Ceviz ,öz doğasına göre dağ ağacı olarak göz önüne alınır ve yabanıl halde Avrupa ve Asya’nın dağlarında biter.Bu ağaç türüne doğal durumda Balkan dağlarının ormanlarında, Yunanistan, Bulgaristan, Romanya, Macaristan, Yugoslavya’da rastlanılır. Yabanıl olarak ceviz Elbrus dağında deniz yüzeyinden 1400 m, Afganistan dağlarında da 2700 m ye kadar yükseklerde yetişebilir. Orta Asya cumhuriyetlerinde de doğal durumda Özbekistan,Türkmenistan,Kırgızistan,Tacikistan’da biter". Özbekistan cevizlerine yakından bakamadım ama bizim evdeki cevizler arasında Tire cevizleri açık ara öndeler ve neden satan arkadaşın cep telefonu ceviz fiyatıyla birlikte iri iri rakamlarla asılıydı ki tezgahta sorusunun cevabını ancak şimdi akıl eden beni bin kilo almadığıma pişman etmekteler. Acımı hafifletmek için "bari türünü anlayayım" çabam da sonuç verecek gibi değil. Yalova-1, Kaman-x gibi türler arasından bizim Tire cevizlerini eşleyecek bir şey bulabilmem için bir ziraat mühendisliği diploması şart gibi görünüyor. Hangisi bilemem ama ceviz tecrübemden aklımda kalanlar şunlar:
  • Ceviz kurutmak kolay iş değil, üstelik küflenme gibi riskler taşıyor; yaş cevizlerin güzel görünümlerine ve ağırlıklarına kapılıp almasam iyi ederim.
  • İzmir ve çevresi boşuna en çok ceviz üretilen bölgeler arasında görünmüyor. Tire cevizleri sanki "iyi cevizde aranan özellikler" referansı gibi; ince kabuk, yüksek oranda doluluk, bütün çıkabilme, açık sarı meyve rengi. Bir tek açık renk kabuk yerine diğerlerine göre kınalı gibi görünen biraz daha koyuca bir kabuk rengi var(Tire cevizi, senin adın kınalı ceviz olsun mu?:) ).
  • Yediklerimiz-içtiklerimiz konulu bilgiçlikler arasında yer alan "Bu cevizlerin rengini kimyasalla açıyorlar, bu kadar açık renkli olur mu kardeşim?" konuşmaları sürpriz olmayan şekilde pek sağlam bir dayanağa sahip değil gibi. Hem rengini açıp hem damarları azaltıyor olamazlar. İyi bir ceviz cinsinde açık renk ve düşük iç damarlanma çok mümkün. Yani sırf çocukluğumuzda yediğimiz cevizler böyleydi diye şimdikilere çamur atmak yanlış. Cevizle ilgili bir kaç forumda gezinmek bile çiftçilerimizin gayretli bir bilinçle daha iyi cinsler yetiştirmek için uğraşıp didinmekte olduğunu, e buna ithalat da eklenince etrafta daha iyi cevizler görmenin altında yalnız kötü niyet aramanın pek akıllıca olmadığını anlamak için kafi. 
  • Romalılar cevizi bolluk simgesi addedermiş, bendeki etkisi de her zaman böyleydi. Galiba Romalıyım.
  • Bir forumda gördüğüm, yerel bilgi olduğu için doğruluğuna inandığım şeylerden biri de Gürün'deki ceviz ağaçlarının pek çoğunun eskiden o bölgede yaşamış Ermeniler tarafından dikildiği. Sincaplar da cevizlerin yayılmasına katkıda bulunmaktalarmış. Benim yediğim cevizleri kimler dikti bilemiyorum, Kalecik'ten gelenlerin hikayesi "dere boyundaki bahçeden" e kadar gidebildi. Gürün'de genç bir Ermeni, Kalecik'te yaşlı bir amca mı dikti bu cevizleri? Yoksa tedbirli bir sincabın sakladığı cevizden mi bize armağan bu güzellikler belirsiz. Belirli olan şeyse "cevizi yedim bitti"'den öte bir öykü olduğunu bilmenin, bu öyküyü daha derinlemesine öğrenme isteğinin güzelliği.

Herkes bir dikili ağacı olsun ister ya ben bir ceviz ağacım olsun istedim hep. Ne zaman içinde bulunduğum durumdan biraz uzaklaşmak istesem sırtımı kocaman bir ceviz ağacına yasladığımı hayal ettim, hala da ederim. Ceviz bir masa gördüğümde uzun uzun dokunmadan geçip gidemem yanından. Cevizlerin kabuklarını çöpe atmak hep elimin zor gittiği bir iş olmuştur. Belki bu yüzden bu kadar düşündüm ve yazdım ceviz üstüne. Henüz dikili bir ceviz ağacım yok ama bir ceviz yazım oldu bile:).